Dijital defterlerin varlık sahipliğini kaydettiğine, verimliliği, şeffaflığı ve erişilebilirliği artırabileceğine, finansal sistemi modernize edebileceğine inanıyorlar ve "Çift girişli muhasebe icat edildiğinden beri, defterler hiç bu kadar heyecan verici olmamıştı" diye yazdılar. İki yönetici, tokenizasyonu teknolojik değişimin bir sonraki aşaması olarak görüyor.

Fink, kariyerinin başlarını, 1970'lerde işlemlerin telefonla yapıldığını ve ödemelerin kurye ile teslim edilen kağıt belgelerle yapıldığını hatırlıyor. 1977'de SWIFT'in ortaya çıkışı, bankalar arasında standartlaştırılmış bir elektronik mesajlaşma sistemi getirdi ve ödeme sürelerini günlerden dakikalara önemli ölçüde kısalttı ve bugün küresel işlemler milisaniyeler içinde tamamlanabiliyor.

2009'da Satoshi Nakamoto, blockchain teknolojisini ilk olarak Bitcoin için kullandı ve aracıya ihtiyaç duymadan işlemleri kaydeden paylaşımlı bir dijital defter getirerek tokenizasyonun temelini attı ve her türlü varlığın bağımsız olarak doğrulanabilir tek bir dijital kayıtta saklanmasını sağladı. Fink ve Goldstein ayrıca, başlangıçta finans dünyasının bunun önemini anlamakta zorlandığını, çünkü tokenizasyonun spekülatif kripto para çılgınlığıyla iç içe geçtiğini belirtti.

Ancak son yıllarda geleneksel finans, tokenizasyonun halka açık hisse senetleri ve tahvillerin ötesinde, yatırım yapılabilir varlıkların kapsamını büyük ölçüde genişletebileceğini keşfetti.

[PANews]